Back to top arrow

Benim Pirim Atatürk

Tarih alanında olduğu gibi, din alanında da bazı yanlış fikirler yaygın. Bu yüzden Atatürk sadece Türk Tarih Kurumu’nu degil, Diyaneti de kurdu. Dinin doğrusu araştırılsın ve öğrenilsin diye üniversiteler kurdu. Her kadına ve erkeğe dinini öğrenme ve öğretme hakkını verdi ve görevini hatırlattı. Allah ve insanların arasından aracıları kaldırdı. Insanları direk Allah’a yöneltti.

Atatürk her fırsatta insanları dini dosdoğru araştırmaya çağırdı. Halka okuma ve yazma öğretti. Türkçe alfabe verdi. Okullar açtı. Halk anlayarak okusun diye Kuran’ın Türkçe mealini verdi.

Atatürk özellikle din alanında da çok büyük emekler verdi. Din anlayışımızı etkiledi. Bir nevi ruhumuzu ve vicdanımızı kurtardı. En hakiki mürşit ilim. En hakiki tarikat medeniyet olduğunu öğretti.

Böylece Atatürk din öğretmenimiz, dini önderimiz, kamil mürşitimiz, pirimiz, şeyhimiz, atamız oldu. Öyle ki şeyhlikteki maksat halka Hakk’ın yolunu öğretmek. Orta Asya Türkleri de eskiden şeyhlerine ata derdi. Yani Atatürk’ün adı üstünde, sadece dünyevi bir liderden ileri, aynı zamanda büyük bir dini önder olması. Bir milletin din ve hayat anlayışını etkiledi. Halkı peygamberlerin de talep ettiği bilim yoluna, doğra yola iletti. Dünyaya, özellikle İslam Dünyasına örnek oldu. Bize de bu konuda büyük sorumluluk düşüyor.

Atatürk bize bilimi miras bıraktı. En büyük savaş, cehalete karşı savaş dedi. Sadece tarih alanında değil, özellikle din alanında da yanlışları düzeltmeyi emretti. Ama çoğu yetenekli kişi bu büyük görevi ihmal etti. Din meydanını boş bıraktı. Atatürk’ün dini tarafını ihmal ederek, ona din düşmanı denilmesine fırsat verdik. Atatürk’ün dinin ve halkın en büyük dost ve yardımcısı olduğunu anlatamadık. Ne de olsa Atatürk bizi hep doğruyu öğrenmeye, yanlışı düzeltmeye, hakikate çağırdı. Bunun için bize yolu açtı.

“Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve uzmanlık sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin felsefî gerçeğini inceleme, araştırma ve telkin bakımından ilmî ve fennî kudrete sahip olacak seçkin ve gerçek din bilginleri de yetiştirecek yüksek kurumlara sahip olmalıyız.”

1923 (Atatürk’ün S.D.H, s. 90)

“Hoca olmak için yani dinî gerçekleri halka öğretmek için, mutlaka ilmî kıyafet gerekli değildir. Bizim yüce dinimiz, her Müslüman erkek ve kadına araştırmayı farz kılıyor ve her Müslüman, bu dine bağlananları aydınlatmakla görevlidir.” 1923 (Atatürk’ün S.D.1I, s. 144)

2015 yılında Yaşar Nuri Öztürk Almanya’da Köln’de Atatürk Düşünce Derneğine geldi ve Atatürkçülere kızdı: “Rozet takara Atatürkçü olunmaz dedi. Atatürk gibi olmak istiyorsanız, onun gibi Arapça bileceksiniz, Kuranı bileceksiniz, dininizi cahillerin eline bırakmayacaksınız! Ama siz, karşınıza Ebu Cehil gelse ve iki kelime Arapça konuşsa onu âlim sanırsınız. Bakın şimdi dininizi ne yapıyorlar…”